Menfi Tespit Davaları
- Genel Olarak
Var olduğu iddia edilen bir hukuki ilişkinin aslında mevcut olmadığının tespiti amacıyla açılan davalara menfi tespit davaları denmektedir[1]. Bahse konu davalar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir” hükmü ile düzenlenmektedir.
Her ne kadar bu davalar İİK tarafından düzenlenmekte ise de davaların temeli İİK’ya değil maddi hukuka dayanmaktadır. Daha açık bir ifade ile, bu davalarda davacı tarafın davayı açma sebebi borçlar hukuku, ticaret hukuku, sigorta hukuku veya medeni hukuk gibi maddi hukukun alanlarına dayanmaktadır. Dolayısıyla da işbu davaların kaynağı her ne kadar İİK olsa da hukuki durumun temeli hangi maddi hukuka dayanıyorsa ilgili kanuni düzenlemeler uygulama alanı bulacak ve ona göre çözümlenecektir.
Davacı tarafın bu davayı açmada haklı bir nedeninin olması menfi tespit davalarının ilk şartı olarak gösterilebilir. Örneğin davacı, karşı taraf ile bir mal alım satım sözleşmesi imzalamış ve sözleşmede kendi edimi olan para borcuna istinaden karşı tarafa bir kambiyo senedi (poliçe, bono ve çek) vermiş olabilir. Ancak sözleşmede kararlaştırılanın aksine, diğer taraf kendi edimi olan malın teslimini gerçekleştirmemiş ve buna istinaden sözleşme feshedilmişse kambiyo senedinin borçlusunun borçsuzluğunu ispat etmek için menfi tespit davasını açmakta haklı bir nedeni olacaktır.
Yine benzer şekilde, menfi tespit davalarının davacı tarafı olan borçlu, borcunu ödemiş olduğunu ve borçlu olmadığını; kendisinin de alacaklı olması sebebiyle borcunu takas ettiğini ve borçlu olmadığını; miras bırakanın muvazaa ile borç senedi düzenlemiş olması sebebiyle mirasçıların borçlu olmadıklarının tespiti için menfi tespit davası açabileceklerdir.
İİK m. 72/1 “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” hükmü ile icra takibinden önce veya takip açıldıktan sonra (takibin devamı esnasında) menfi tespit davalarının açılabileceğini düzenlemektedir. Buna göre biz de menfi tespit davalarını icra takibinden önce açılan menfi tespit davaları ve icra takibinden sonra (takip devam ederken) açılan menfi tespit davaları olarak iki ayrı başlıkta inceleyeceğiz.
- İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davaları
Menfi tespit davalarının davacı tarafı olan borçlu, alacaklı tarafından henüz bir icra takibi başlatılmamış olsa dahi ileride bir icra tehdidiyle karşı karşıya kalmamak amacıyla borçsuz olduğunun tespit edilmesi için icra takibinden önce bir menfi tespit davası açabilecektir.
Ancak borçlunun menfi tespit davası açabilmesi için hukuki yararının olması gerekmektedir. Örneğin borçlunun bahse konu borcu daha önce ödemiş olması, senedin sahte olması, ya da borcun yanılma, aldatma, korkutma sonucu veya ayırt etme gücü yokluğundan meydana geldiğini belirtmesi halinde hukuki yararı vardır. Ayrıca borçlu, alacaklı tarafa bir kambiyo senedi vermiş ise, kambiyo senetlerine karşı borca ve imzaya itiraz takibi durdurmayacağından ötürü, icra tehdidi ile karşı karşıya kalmak istemeyen borçlunun menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı vardır.
Bununla birlikte açılmış ve görülmekte olan veya ileride açılacak bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlarda ayrı bir menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunamayacaktır. Örneğin alacaklı taraf bir ilamsız icra takibi başlatmış ise bu takip yasal süresi içinde itiraz edilerek durdurulabileceğinden ötürü borçlunun burada hukuki yararının varlığından bahsedilemez. Bununla birlikte elinde kambiyo senedi bulunan alacaklıya karşı borca ve takibe itiraz edilmesi takibi durdurmasa da borçlu senedin kendisine ait olmadığı ve imzanın sahte olduğu iddiasında ise bu durumda imzaya itiraz kambiyo senedine dayalı olarak yapılan icra takibini durduracağından ötürü, kambiyo senedinde sahte imza iddiasında bulunan borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.
İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davalarında Teminat İle İhtiyati Tedbir Kararı Alınması
İİK m. 72/2 “İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü getirmektedir. Borçlu her ne kadar borçlu olmadığı iddiasında bulunarak menfi tespit davası açmış olsa da sadece bu davayı ikame etmesi alacalının ileride bir icra takibi açmasına engel olmayacaktır. Dolayısıyla açılacak olan takibin kendiliğinden durması da söz konusu olmayacağından ötürü borçlu icra tehdidi ile karşı karşıya kalmamak adına mahkemeden İİK m. 72/2 uyarınca alacak tutarının en az %15’i tutarında teminat göstermek suretiyle icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı alabilecektir.
- İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davaları
İİK m. 71/1’e göre borçlu icra takibinden sonra da borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilecektir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında olduğu gibi takipten sonra açılan menfi tespit davalarında da borçlunun bu davayı açmaya değer bir hukuki menfaatinin bulunması gerekmektedir.
Örneğin ilamsız icra takibine karşı yasal itiraz süresi bulunan ve bu süre içinde itirazını yapan borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Nitekim borçlu olmadığı iddiasını ödeme emrine karşı itiraz ile sürebilme imkanına sahiptir. Yine benzer şekilde ödeme emrine borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine alacaklının itirazın iptali davası açmasından sonra borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olmayacaktır. Çünkü borçlu yine bahse konu itirazın iptali davasında da borçlu olmadığını ileri sürme imkanına sahiptir.
Ancak alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılması halinde borca itiraz takibi durdurmayacağından ötürü borçlunun bu takipten sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olacaktır.
İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davalarında Teminat İle İhtiyati Tedbir Kararı Alınması
İİK m. 72/3 “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmünü getirmektedir.
Buna göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarından farklı olarak, yasal süresi içinde itiraz edilmeyen ve bu sebeple kesinleşmiş olan icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ilamsız icra takibinin kendiliğinden durması söz konusu olamayacaktır. Takibin durması söz konusu olmayacağından ötürü alacaklı, borçlunun mallarının haczini ve satışını talep edebilecektir ve icra dairesi de malların satarak alacaklıya alacağını ödeyecektir.
Bu noktada ilgili madde hükmü borçluya takibin durması imkanını tanımamaktadır. Bununla birlikte borçlu, menfi tespit davasına bakan mahkemeden alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak şartıyla göstereceği bir teminat karşılığında, satılan ve satış bedeli icra veznesine yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesini sağlamak için ihtiyati tedbir kararı alabilecektir. Görüleceği üzere, icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarından farklı olarak icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında icra takibinin son safhası olan paraların paylaştırılması aşaması ihtiyati tedbir yoluyla engellenmekte ve fakat önceki safhalar hakkında durma kararı verilememektedir.
- Menfi Tespit Davasının Kabulü
Menfi tespit davasının kabulü pratikte davacı borçlunun lehine sonuçlanması anlamına gelmektedir. Bir diğer söylemle, davanın kabulü ile borçlunun borçlu olmadığı tespit edilmiş olmaktadır.
Bu kararın kesinleşmesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 303 uyarınca maddi hukuk anlamında kesin hüküm verilmiş olur. Bu karar maddi hukuk anlamında kesin hüküm niteliğine haiz olması sebebiyle menfi tespit davasının davalısı alacaklı daha sonra borçluya karşı bir alacak davası ikame edemeyecektir.
İİK m. 72/5 “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmü ile menfi tespit davasının kabulü halinde icra takibinin derhal duracağını belirtmektedir.
Ayrıca kararın kesinleşmesi ile kabul kararının içeriğine göre icra takibi başka herhangi bir hükme gerek olmaksızın kısmen veya tamamen eski haline getirilecektir. Yani davaya bakan mahkeme, borçlunun hiç borçlu olmadığına karar vermesi halinde icra takibi tamamen eski hale getirilecek, borçlunun kısmen borçlu olduğuna karar vermesi halinde ise icra takibi kısmen eski hale getirilecektir.
Eski hale getirme kapsamında; borçlunun malları haczedilmişse bu mallar satılamayacak ve hacizler kaldırılacaktır. Bununla birlikte davanın kabulü kararından önce borçlunun malları haczedilerek satılmış olmakla birlikte henüz paraların paylaştırılması aşamasına geçilmemişse bu para alacaklıya ödenmeyecek ve borçluya iade edilecektir.
Davanın kabulü kararından önce borçlunun malları haczedilerek satılmış ve para da alacaklıya ödenmiş ise icra dairesi ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek olmaksızın alacaklıya ödenmiş olan parayı alacaklıdan geri alacak ve borçluya iade edecektir.
Menfi tespit davasının kabulüne karar veren mahkeme, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olduğuna kanaat getirirse, borçlunun menfi tespit davası açmak zorunda kalmış olmasına dayalı olarak ve borçlunun talebi halinde icra takibi alacağının yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uğramış olduğu zararın alacaklıdan tahsil edilmesine karar verecektir.
- Menfi Tespit Davasının Reddi
Menfi tespit davasının açılmış olduğu mahkeme davanın haksız olarak açılmış olduğuna kanaat getirirse davacı borçlunun davasını reddedecektir. Bu durumda verilmiş olan karar HMK madde 303 uyarınca maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil edecektir. Verilen bu ret kararının pratikteki sonucu ise borçlunun borçlu olduğunun tespit edilmiş olmasıdır. Dolayısıyla da borçlu borcu ödedikten sonra bahse konu borcu haksız bir şekilde ödemiş olduğu iddiası ile istirdat davası ikame edemeyecektir.
İİK m. 72/4 “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez” hükmünü getirmektedir. Buna göre menfi tespit davasında icra takibinin durması veya icra dairesi kasasındaki paranın alacaklıya ödenmemesi amacıyla verilmiş olan ihtiyati tedbir kararı, davanın reddiyle kendiliğinden kalkacaktır ve icra takibi kaldığı yerden devam edecektir.
Ayrıca alacaklı ihtiyati tedbir kararı sebebiyle alacağını geç almış olacağından ötürü mahkeme borçluyu alacağın en az yüzde yirmisi oranında tazminata mahkûm edecektir.
- Menfi Tespit Davasının İstirdat Davasına Dönüşmesi
Borçlunun alacaklıya karşı açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması sebebiyle borç alacaklıya davanın devamı esnasında ödenirse, menfi tespit davası olarak açılmış olan dava bu noktadan sonra istirdat davası olarak görülmeye devam edecektir. Bir diğer söylemle menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşecektir.
[1] Kuru, Baki, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, İstanbul, 2016, s:186.